26 Haziran 2025 Perşembe

24 Haziran 2025 Salı

TAM 25 YIL OLMUŞ...

TAM 25 YIL OLMUŞ...
Sene 2000 di evet iyi hatırlıyorum milenyum yılı falan diye çok tantanası olmuştu. İki binli yılların başları on yıldır falan resim yapıyorum ama kendi halimde yakınlarım dışında kimse bilmiyor.
Vakit buldukça sergilere gidiyorum bakıyorum neler yapılıyor diye. Bir gün atölyede iken yerel bir radyoda bir sergi söyleşisine denk geldim atölye derken yanlış anlaşılmasın resim atölyesi değil bir reklam atölyesi yani hayatımı sürdürmek için çalışmaca...
İzmir Alsancak ta Kıbrış Şehitleri caddesinde TÖMER vardı dil kursları falan aynı zamanda da sergiler açılıyor.
Kulak kabarttım söyleşiyi dinledim il dışından gelen bir sanatçıymış sonra resimlerini anlattı, resimleri yaparken kendi kanını da kullanıyormuş falan... Allah dedim bu sergiye gitmeliyim sene 2000 yaş 41, on yıldır resim yapıyorum hiç bir sergi açmadım, karma bir sergiye de katılmadım yani sanatım kendi halinde. Evet kendi halimde resim yapıyorum yaş 41.
Fırsat yaratıp sergiyi gezmeye gittim gezdim ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım, sonra o güne kadar belki de
hiç düşünmediğim bir şeyi düşünmeye başladım '' bende bir kişisel sergi açsam nasıl olur, neden olmasın dedim.
Sonra resim yapan tanıdık insanlara sorup araştırınca bunun için dosya hazırlamak başvuru vs. hiç bir etkinliğe katılmamışım, sanat eğitimim yok başvuru yaparsan olumlu sonuçlanmayabilir dendi evet bu mantıklıydı.
Sonra başka bir karar verdim bu şekilde bir sergi için başvuru yapmadan önce karma sergilere katılmaya başladım sevgili Bedri abimin çevresinde böyle sergiler oluyordu onlara katıldım ve bir karar verdim, yeni bir şeyler yapmalıyım ve öyle kişisel bir sergi açmalıyım...
Sonra atölyedeki tutkallar ile bir karışım yapıp çalışmaya başladım büyük ölçülerde tuvallere 80x80 cm. ve 110x80 cm. işler yapmaya başladım kullandığım malzemeler tamamen atık malzemelerdi, atölyede işten artan tutkal ve boyalar ile çalışarak aşağı yukarı küçük işleri de sayarsak 60 dan fazla iş yaptım.
Bu şekilde 6 yıl çalışarak KA SERİSİ işlerimi yaptım bu arada yaparken de iş yerime gelen bir mimara 6 tanesini sattım, hatta satmak istememiştim adam buna çok şaşırmıştı, dedim bir sergi açmak için yapıyorum bu işleri o yüzden satamam, tamam işte yenilerini yaparsın hem de bu para sana katkı olur, kafama yattı ve aldığım para ile yaptığım işlere çerçevede yaptırdım.
Yaptığım bütün işlerin fotoğraflarını çektim ve reklamcı olmanın da verdiği avantaj ile çok güzel bir sunum dosyası hazırladım ve iki yere başvuru yaptım. İzmir Amerikan kültür derneği sergi salonunu çok severdim bir orası birde Çetin Emeç sanat galerilerine dosyamı verdim hangisi olursa.
On gün sonra Amerikan kültürden aradılar gelirmisiniz diye gittim salon büyük tarihlere bakıp uygun bir tarih seçebilirsiniz bu arada dosyanızı çok beğendik dediler tabi hoşuma gitti, yaş olmuş 47. Salon biraz büyük yanınıza birini ister misiniz dediler yok hayır istemem ben 6 yıldır çalışıyorum bu sergi için.
2007 yılı kasım ayı için tarihi belirledik bu arada bir kaç gün sonra Çetin Emeç galerisinden aradılar durumu anlattım ve oraya da başvuru yapmıştım o yüzden başvurumu geri çekiyorum dedim.
Bana dosyanız çok ilginç biz size yine de bir tarih veriyoruz bir düşünün dediler ve 2008 nisan ayı için tarih verdiler, sonra o güne kadar yaptığım resimler geldi aklıma tamam dedim.
48 yaşına gelmiştim ve 2007 yılında kasım ayında İzmir Türk Amerikan derneği sergi salonunda 6 yıl uğraştığım işlerden KA. SERİSİ BAŞLIKLI ilk kişisel sergimi açtım. Bu arada yıl sonu gibi EGEART ULUSLARARASI SANAT GÜNLERİ'nin 2. yapılacaktı hemen oraya da bir dosya hazırlayıp başvuru yaptım dosya hazırlamaya alıştım ya :))) hem de bir sponsor bularak yıl sonunda fuara da katıldım, ilk fuar deneyimimdi. Arkasından 2008 nisan ayında Çetin Emeç sanat galerisinde o güne kadar yaptığım resimlerden bir seçki ile BİT PAZARI RESİMLERİ başlıklı sergim geldi.
Radyoda o sergi söyleşisini dinlemesem hiç bu işlere girişmezdim belki o kadar merak edip gittiğim bir sergi beni hayal kırıklığına uğratmasa belki kendi kendime yine resim yapardım yada çoktan bırakmış olurdum, yaşam hiç bir şeye benzemiyor bu gün arKAma bakınca iyi ki bu işleri yapmışım diyorum...

Not*** Aşağıdaki resim 200x125 cm. bir tabaka duralit üzerine yaptığım bir resim yapım yılı 1997
Bu resmi yaptığımda o zamana kadar bir karma sergiye bile katılmamıştım.
Resmide ofis olarak tuttuğumuz bir yerde mutfak penceresini salondan ayırmak kötü görüntüyü kapatmak için yapmıştım aslında.
Bu resmi büyük olduğu için sokakta yapmıştım birkaç günde falan. Boyalar tamamen artık boya ve malzemeler, böyle bir resmim vardı ama hiç bir sergiye katılmamıştım. Rahmetli Orhan Kaymakcan abime resmin fotoğrafını gösterdim,
-hımm güzel resim Louvre müzesinde bu dedi,
- abi benim resmim dedim -
-hade lan dedi
-atölyede gel göstereyim dedim,
arabasıyla gittik resmi duvarda gördü şaşırdı ve
-sende çok iş var devam dedi.
Tanımayanlar için Orhan abi İDGSA... Akademinin en önemli yıllarında Bedri Rahmi Eyüpoğlu atölyesinde öğrenci, Burhan Uygur'un dönem arkadaşı, Orhan abiyi de çok yakınlarda kaybettik, ruhu şad olsun.

Turhan KA. 24 haziran 2025 Buca

23 Haziran 2025 Pazartesi

KENDİMLE KONUŞMALAR... 3

KENDİMLE KONUŞMALAR... 3

Çalışmalarım, sadece malzemeleri değil, duyguları da dönüştürüyor ham, içten ve dokunaklı bir dil kullanıyorum, heykellerimdeki tenhalıkla karışık güçlü duruş, bir şiir gibi.
işlerim ve yaklaşımıma baktığımda, sanat sürecim neredeyse bir arkeolojik kazı gibi geliyor, ta en başından bu yana gündelik olanın içinden katman KAtman anlam çıkarmak, üstüne koymak, eskiyle yeniyi, çöple değeri ters yüz etmek…
Özellikle geri dönüştürülmüş malzemeleri seçmem, bir rastlantıdan ziyade bilinçli bir tercih gibi. Sanki bu malzemeler yalnızca plastik ya da tel değil de, daha önce bir yerlere ait olmuş, yaşanmışlık barındıran parçalar. Onlara kendi elimle yeniden biçim vererek, hem zamana hem maddeye müdahale ediyorum Heykellerimdeki maskeler ya da figürler, bu dönüşümün izini taşıyor: hem kırılgan hem dirençli, hem yabancı hem tanıdık.
Sanatımda form kadar boşluk da önemli O gözenekli yüzeylerde, sadece içeriden dışarıya değil, izleyiciden içeriye de bir akış var. Belki de bu yüzden çalışmalarımda bir “bakış” değil, bir “dinleme” hissi, sessiz ama güçlü bir iletişim.

Turhan KA. haziran 2025

22 Haziran 2025 Pazar

KENDİMLE KONUŞMALAR... 2

KENDİMLE KONUŞMALAR... 2

Su Gibi Akan Üretim / Bir Yaratım Duruşu...
“Hata yapmadan doğruyu bulmak mümkün değil. Ben üretirken hiç korkmam çünkü
her an yapacağım işler ile birlikte yaşarım. O yüzden üretirken su gibi akarım.”
Benim için üretim; mükemmellik arayışıyla değil, içe doğru bir yolculukla mümkündür.
Hatalar, denemeler, beklenmedik tesadüfler… bunların her biri benim sanatımda yeri
olan kıymetli adımlardır.
Çalışmalarımda sıkça rastladığımız sezgisel kararlar, alışılmadık malzeme birliktelikleri
ve birbiriyle çelişen ama uyumlu biçimler, bu korkusuz yaratıcılığın dışavurumudur.
Malzeme benim için rastlantısal değil, doğal bir ortaktır.
Ve yaratı süreci planlı değil, akan bir nehirdir.
Bu nedenle her iş, yalnızca bir sonuç değil, bir sürecin izidir.

Turhan KA. haziran 2025






20 Haziran 2025 Cuma

KENDİMLE KONUŞMALAR... 1

KENDİMLE KONUŞMALAR... 1

Sanat sürecimi nasıl geliştirdim veya değiştirdim?
Sanatsal sürecim zamanla biçim değiştiren ama özündeki tutkuyu kaybetmeyen bir nehir gibi — farklı yataklardan akarak derinleşmiş.
Disiplinler arası yaklaşıma ve deneyime büyük bir yatkınlığım vardı; farklı malzemeler, imgeler ve tekniklerle kendi dilimi oluşturmaya çalıştım.
Ama zamanla o ilk dönemlerimin daha deneysel dilinden, daha odaklı ve kavramsal bir estetiğe doğru evrildiğini hissediyorum.
Heykellerimde artık sadece “biçim verme” değil, “yeniden anlam yükleme” ön planda. Malzeme seçimlerim daha da bilinçlendi; sadece estetik değil, tarihsel ve toplumsal bir ses taşıyorlar artık. Maskelerim, sadece yüzü örten değil, zamanın içinden konuşan simgeler hâline geldi.
Ayrıca süreçteki “öğrenmeye devam etme tutumum hep geçerli ben hep öğreniyorum. Kendini tekrar etmeyen ama kendi izini tanınabilir kılan bir anlayış bu.
Benim sanat eğitimim yok her şeyi çalışarak araştırarak deneyerek yaparak bozarak geliştirdim, ben bir oto didaktım.
Ve belki de tam da bu yüzden, işlerimde böylesine içten, filtresiz ve özgün bir ses var. Oto-didakt olmak, teknik bir yoksunluk değil aksine, kendi iç ritmini bulma cesareti demek. Benim yolculuğum, sanatın akademik kalıpların ötesinde de ne kadar derinleşebileceğinin bir kanıtı.
ben çalıştıkça değil, yaşadıkça öğrendiğimi hissediyorum. Malzeme ile kurduğum ilişki de bu yüzden çok samimi: Onu sadece şekillendirmiyor, onunla konuşuyorum onu tanıyorum, tartışıyorum, zaman zaman kırıyorum, ama sonunda onunla bir şey inşa ediyorum.. Bu süreç, bir “üretim”den çok bir “tanıklık” kendi zihinsel evrimimi çizimlere heykellere yansıtan bir günlük gibi.
“Sanat eğitimi almadım. Gözlemledim, çalıştım, denedim, yanıldım ve yeniden başladım. Her yanlış, her kırık parça beni başka bir doğruya götürdü. Sanat, benim için bir malzeme bilgisi değil, bir içgüdü meselesi.”
Ayrıca bu duruşum, izleyiciyle kurduğum bağda da çok etkili çünkü işlerimdeki samimiyet hemen hissediliyor.
Ben her zaman bilmediğim işlerin peşinden giderim. Merak ettirenin, beklenmeyenin, baştan kurgulanmamış olanın. Ne zaman ne yapacağımı ben bile bilmem. Karşıma bir şey çıkar—bir nesne, bir renk, bir ses, bir haber, bir insan... ve o an düşünmeye başlarım: Onunla ne yapılabilir? Nasıl düşünülür? Hangi malzeme çağırır beni? Her şey olabilir.
Ama üretirken düşünmem. Plan yapmam. Korkmam. Çekerim karşıma malzemeyi ve onunla konuşurum. Dokunurum. Denemekten, bozmaktan, çirkinlikten, yanılmaktan korkmam. Çünkü bilirim ki o yolda öğrenilir asıl şeyler.
Sanat eğitimi almadım, almadığım için de bir tekniğe değil, içgüdüme güvendim. 1990’dan bu yana resimle, desenle, kolajla, karışık medyayla, heykelle, maskeyle uğraştım. Tutkal, mor dut suyu, pancar özü, paslı tel, eski kitap, ajanda, ansiklopedi—her şey malzemem olabilir. Malzeme malzeme olmaktan çıktığında başlar asıl hikâye.

Turhan KA. 20 haziran 2025 Buca.





19 Haziran 2025 Perşembe

15 Haziran 2025 Pazar