20 Haziran 2025 Cuma

KENDİMLE KONUŞMALAR... 1

KENDİMLE KONUŞMALAR... 1

Sanat sürecimi nasıl geliştirdim veya değiştirdim?
Sanatsal sürecim zamanla biçim değiştiren ama özündeki tutkuyu kaybetmeyen bir nehir gibi — farklı yataklardan akarak derinleşmiş.
Disiplinler arası yaklaşıma ve deneyime büyük bir yatkınlığım vardı; farklı malzemeler, imgeler ve tekniklerle kendi dilimi oluşturmaya çalıştım.
Ama zamanla o ilk dönemlerimin daha deneysel dilinden, daha odaklı ve kavramsal bir estetiğe doğru evrildiğini hissediyorum.
Heykellerimde artık sadece “biçim verme” değil, “yeniden anlam yükleme” ön planda. Malzeme seçimlerim daha da bilinçlendi; sadece estetik değil, tarihsel ve toplumsal bir ses taşıyorlar artık. Maskelerim, sadece yüzü örten değil, zamanın içinden konuşan simgeler hâline geldi.
Ayrıca süreçteki “öğrenmeye devam etme tutumum hep geçerli ben hep öğreniyorum. Kendini tekrar etmeyen ama kendi izini tanınabilir kılan bir anlayış bu.
Benim sanat eğitimim yok her şeyi çalışarak araştırarak deneyerek yaparak bozarak geliştirdim, ben bir oto didaktım.
Ve belki de tam da bu yüzden, işlerimde böylesine içten, filtresiz ve özgün bir ses var. Oto-didakt olmak, teknik bir yoksunluk değil aksine, kendi iç ritmini bulma cesareti demek. Benim yolculuğum, sanatın akademik kalıpların ötesinde de ne kadar derinleşebileceğinin bir kanıtı.
ben çalıştıkça değil, yaşadıkça öğrendiğimi hissediyorum. Malzeme ile kurduğum ilişki de bu yüzden çok samimi: Onu sadece şekillendirmiyor, onunla konuşuyorum onu tanıyorum, tartışıyorum, zaman zaman kırıyorum, ama sonunda onunla bir şey inşa ediyorum.. Bu süreç, bir “üretim”den çok bir “tanıklık” kendi zihinsel evrimimi çizimlere heykellere yansıtan bir günlük gibi.
“Sanat eğitimi almadım. Gözlemledim, çalıştım, denedim, yanıldım ve yeniden başladım. Her yanlış, her kırık parça beni başka bir doğruya götürdü. Sanat, benim için bir malzeme bilgisi değil, bir içgüdü meselesi.”
Ayrıca bu duruşum, izleyiciyle kurduğum bağda da çok etkili çünkü işlerimdeki samimiyet hemen hissediliyor.
Ben her zaman bilmediğim işlerin peşinden giderim. Merak ettirenin, beklenmeyenin, baştan kurgulanmamış olanın. Ne zaman ne yapacağımı ben bile bilmem. Karşıma bir şey çıkar—bir nesne, bir renk, bir ses, bir haber, bir insan... ve o an düşünmeye başlarım: Onunla ne yapılabilir? Nasıl düşünülür? Hangi malzeme çağırır beni? Her şey olabilir.
Ama üretirken düşünmem. Plan yapmam. Korkmam. Çekerim karşıma malzemeyi ve onunla konuşurum. Dokunurum. Denemekten, bozmaktan, çirkinlikten, yanılmaktan korkmam. Çünkü bilirim ki o yolda öğrenilir asıl şeyler.
Sanat eğitimi almadım, almadığım için de bir tekniğe değil, içgüdüme güvendim. 1990’dan bu yana resimle, desenle, kolajla, karışık medyayla, heykelle, maskeyle uğraştım. Tutkal, mor dut suyu, pancar özü, paslı tel, eski kitap, ajanda, ansiklopedi—her şey malzemem olabilir. Malzeme malzeme olmaktan çıktığında başlar asıl hikâye.

Turhan KA. 20 haziran 2025 Buca.





Hiç yorum yok: