5 Nisan 2025 Cumartesi

KUŞ KANATLI İÇİM...

KUŞ KANATLI İÇİM...

içime bir kuş kondu gitmek bilmedi bu sabah uzaklara
yada ben öyle sanmıştım, uçtu sonra boşluğa
kırmızılara konan umutlarıma inat bol sarılı
buğulu camlardan kuş tuhaf görünüyordu parçalı
tenha bir gökyüzüydü, mavisi biraz azdı
yada ben öyle sandım, ben öyle, ben öyle sandım...
ıslak bir sızının bahar aylarına yürüyen hali gibiydi kanatlı
masadaki bardaklar portakal ve elmalar çok yalnızdı
bende öyleydim aslında, içimdeki kuş da yalnızdı...
bunu düşünürken içimden ona kadar saymak geldi
karşı binanın çatısından bana baktı kuşlar
bende onlara bakmadım, çünkü kalabalıktılar
ona KAdar saymayı bıraktım çünkü ondan fazlaydılar
sabah bir tek kuşları sayan benmiydim, birde içimdeki kuş
neden ben olayım neden ben olayım dedim kuşa
kuş duymadı çünkü çoktan uçmuştu
yada bana öyle geldi içime de bakamadım,
masanın üstü sessiz tabaklar ve cama vuran ışıkları ile dolu
çocukluğumun bilyeli güneşli ışıklı günlerini hatırlattı
oysa çoktan hiç sektirmeden gitmişti hüzünlü kuşlar
yorgun bir bakışımla çılgınca kuşu anımsadım
balkonun kapısını açtım kimseler yoktu çocukluğumdan
kuşlar mavisi az gökyüzünde uçuyorlardı beyazlı
bense bakışlarımı kaçırıp koyacak bir yer bulamadım
masa kalabalıktı portakal da vardı dedim içimden
bulutlarda yer aradım bakışımı koyacak
aslında kenarda bir yer boştu ama görmezden geldim,
karşı yoldan otobüsler geçti sıra sıra
birden bir ses geldi sus dedim kendime elimi dudağıma koydum
kahvenin suyu imiş elimi çektim dudağımdan
su kaynadı çoktan sesi geldi termosun
yorgun bir sesi vardı sanki yıllar öncesinden
bir parça çocukluğumun kuşlu sabahları geldi aklıma
ama ben artık çocuk değildim...
sokakta hiç kuş sesi kalmadı mavili gökte uçan
masadaki tabakların bardakların suyun sessiz duruşu
kuştan haberleri yok onların onlar sessiz kuşsuz
kimsenin kuşlardan haberi yok aslında
kapıda ışıklı bir manzaranın saydam boşluğu
satın alamadığım mavi gökyüzünde unutup gittiğim uçuşlar
binlerce mavili kanat çırpan apartman üstleri
mutlaka çalmalı kanatlar bir mavinin uçma hevesini,
akşama daha çok henüz martın sonu gibi
daha çok var yaz akşamlı mavili bir uzak yerlere,
bir yol kenarına bırakıp öpüyorum maviyi kaldırımın kenarına
kimseler geçmez bir yol kenarı kuşlar mavi anılı
kirli ayaklar ile düşülen yollarda ağlamaklı çocuk
balkonlarda çocuk yok çocuk sesi de yok kuşlarda yok yer yok
çoktandır mavi bir uçuş yok şehrin gri göğünde
ne kadar düşünsem de çocukluğumu, çok uzakta
ipek bir mavinin bozkırı gibi uzakta geldi bana
denizlerin mavi rengini özleyen bir atlasta
kuşlar konsa düşlerimin mavili günlerine tam elimin oraya,
balkonlar eskiden de çocuksuzdu çatılara bakan
genellikle ne var ise evde doldurulmuş balkonlara
kuşlara yer yok bu şehirde çocuklara da
maviye de yer yok bulutlara da camın ışığına da,
herkesin bir balkonu yok ama herkesin bir çocukluğu var
bir dilim salçalı ekmek ile mavili kuş kanatları rüzgarda
kuşlar sayılmaz saysan da şaşırtır uçuşlar çatılarda
ne çıktı ise çocuk yürekli bir sabahta mavili
çok balkonsuz çok kuşsuz ev vardı neden tanrım
gökyüzü mavili kuşlu sümükleri akan kuşsuz bir çocuk
evler balkonlu çocukluğum bir sabahta mavili
elimde bir kuşun portakallı kanadı içim kuşsuz
bir mart sonu daha, bir kuşlu idi içim bomboş
hayır içimden kuş uçsa da şarkıları bende
yaşım geçse de altı onluğu bunu saymadı kuş kanatları
çocukluğumun mavisi hiç solmadı içimden,
bir sabah bir sabah maviler kuşlu çatılı kanatlı
bir kuş kondu içime bu sabah bir kuş gitmek bilmedi
bilmedi işte bir çocuk ne isterse o olsun diye sadece
gider gitmez bir kuş kanatları mavi gider gitmez,
bir kuş sabahlı çocuklu içimden gitmez kuş benim
tükendi şehrin en mavili gökleri pazarlarda satıldı haraç mezat
metro önlerinde, avm'lerde, mağazalarda, duraklarda
sattılar gök yüzünü kuş gülüşlü maviyi içine kuş koymadan
bir şehir yüzü çocuk ama mavisi hastane odalarında
sinekler üşüşmüş bir gökyüzüne kanatsız kuşlu
tanrım kim yoldu bu mavileri çatılarda çocuksuz
gölgeleri kalabalık çok insanlı bulvarlar kaldırımlar
maviyi katrana buladı şehirler yeni çıkmış lacivert ile
neden bir camın en göründüğü yerde mavisiz gökyüzü
bu şehir yaşamasın diye ölüler mavide kanatsız uçamaz
kuşlarım gitmez renkleri canlı içim canlı benim
bir silah patlar çatılar çatlar kuşlar kalkar bol kanatlı
balkonları boşaltın atın o eşyaları eski sandalyeleri
kasaları, eski ayakkabıları, o içi dolu ip bağlı çuvalları
eski gazeteleri, patlak topları eski anıları
bir tek çocukların balkonları olmalı kanatları mavi ile
kuşlar ile olmalı balkonlar mavili kanatlı bulutlu
bir şehir yaşarsa balkona konan kuşlar ile soluklu
karşı binalara da duyurmalı bütün balkonlu binalara
bir şehrin balkonları kuş sesi dolmalı
bir şehrin çocukları mavi kanatlı uçmalı
bir şehir mavi olmalı kanatlı,
bir şehir
bir çocuk
bir kuş.
...........................

Turhan KA. / 30 mart 2021 Buca

X'LER... Desen

 


4 Nisan 2025 Cuma

2 Nisan 2025 Çarşamba

BOŞLUK...

BOŞLUK...

Evet yıllar içinde öğrendiğim en önemli kavramlardan biri boşluk dinginlik. Son sergim "ne KA heykel o ka mask" da bunu daha iyi uyguladım, sergimi izleyenlerin ilk söylediği şey buydu çok güzel bir yerleştirme.
Alanı kullanırken uygun insanın gözünü dinlendiren boşluklar olmalı. Ülkemizdeki sergilerde, fuarlarda, yada sanat etkinliklerinde ki en büyük sorunlardan biri bu; alanı yanlış kullanmak, boşlukları yok etmek...
Bence ilk başta fuarların bir yerleşim planı olmalı ve bu her sene değişmeli mimari bir yerleşim planı daha çağdaş ve izlenebilir bir fuar oturma alanları büyük enstelasyonlar heykel düzenlemeleri boşluklar vs.... Yani her yeri İzmir Kemeraltı çarşısı mantığı ile bölüp yan yana yan yana satmamalı yani hedef sadece para olmamalı içinde birazda gerçekten sanat olmalı çok mu zor asla değil. Bizde gerek sergilerde olsun gerek fuar anlayışımızda mimari bir eksiklik var sergilerde görürüm bir bakmışın sanatçı ! her yeri resimle doldurmuş onuda getirmiş bunu da amaç sergi yapmak mı yoksa satmak için ne varsa oraya doldurmak mı... Oysa boşluk çok değerlidir sanatta da mimaride de, sergide de, fuarda da, büyük kentlerde de... Yani bu gibi yerlere mimari bir yaklaşım gerekiyor mimarlık da mimaride bir sanat dalı... Lütfen şu Ankara için ülkemiz için önemli olan 8 yaşına gelmiş fuara sadece para için kıymayın yani daha fazla para için fuarı hediyelik eşya fuarına dönüştürmeyin... Kurul sadece bunu yapsın fazlalıkları çıkarıp atsın... Sanat özüyle fazlalıkları temizlemek değil midir öz değil midir... Çünkü fuarda yıllar içinde bir gelişme yok gelişmeyen değişmeyen her şey bir gün kendi kendini bitirir. Selamlar, saygılar, sevgiler.

Turhan KA. Nisan 2022





1 Nisan 2025 Salı

KENDİNE ŞEKİL VERMEK...

KENDİNE ŞEKİL VERMEK...

Yani sanat iyileştirir, pansuman yapar vs. diye hiç düşünmedim, ben kahvaltı yaparken iyileşirim yada ağaçlı bir yolda kumsalda çıplak ayakla yürürken iyileşirim. Bu işleri yaparken o süreci severim ve bitince genellikle hatırlamam, çünkü o sürede ben değil de başka biri olurum, ben değil de başka biri yapar işleri. Ama şunu iyi bilirim ne kadar çalışırsam o kadar gelişirim.

Taa en başından kendimi inşa sürecimde hep dahada geliştim, aslında kullandığınız her malzeme ile bir şeyler yaparken malzemeye değil kendimize şekil veririz, şekil alırız.

Turhan KA. 1 nisan 2025

31 Mart 2025 Pazartesi

1971-72

 



Niğde Atatürk Ortaokulu 1971-72


29 Mart 2025 Cumartesi

BİR (1) PORTRE...

BİR (1) PORTRE...

Resim tarihinde böyle bir şey yapılmış mıdır bilmiyorum, yaşayan bir sanatçının başka bir sanatçının tek bir portresinden farklı resimler üretip bir sergi açması. Portre sergileri çok bu sergi ve düşünce onlardan çok farklı bütün resimler tek bir portrenin siyah beyaz basılmış 500 adet a4 kağıdından üretildi, yani kolaj tekniği ile. Ben araştırdım benzer bir sergi yok, gören bilen varsa da yazabilir. 

Her şey masamda tesadüfen karaladığım bir portre ile başladı... önce farklı çizimler yaptım sonra yalnızca bir portre ile bir sergi hazırlama fikri cazip geldi ve tek bir portreden yola çıkarak BİR (1) PORTRE sergisi ortaya çıktı. Sergide 43 resim birde 252x90 cm. ölçülerinde 18 parçadan oluşan pano resim bulunuyor.
Ona mavi ressam diyorlar, resimlerinde maviyi çokca ve güzel kullandığı için, hırçın ve dalgalı, Karadeniz'i deniz fenerlerini ve martıları çok seviyor ve tuvallerine taşıyor, elinden gelse bütün dünyayı maviye boyayacak...
Oysa ben onun çok renkli bir kişilik olduğunu düşünüyorum.... ve Onu öyle resmedicem, mavi ressamı yani Orhan ZAFER'i

BİR ( 1 ) PORTRE / İSTANBUL SERGİSİ
Pano / 252x90 cm. 42x31 cm 18 parça
karton üz. kar. 2014